🐅 2 5 Yaş Ağlama Krizleri

Merhabahocam benim 5 yaşında oğlum var ve sürekli her seye ağliyor sürekli isteklere bulunuyor Hayır dediğimiz zaman ağlama öfke nöbetleri geçiriyor ve istediği şeyi elde edene kadar ısrarcı davranıyor örneğin tableti var sürekli oyun yüklüyor çok 2yaş sonrası ağlama krizleri. 0. 2 yaş anneleri bir akıl verin çok akıllı olan çocuğum son bir aydır tahammül seviyemi fazlasiyla aşıyor sebepsiz ağlamalar düzgün konusuyorum olmuyor bağırıyorum daha çok ağlıyor sonra vicdan azabı çekiyorum ÖFKEPATLAMALARINI YARIDA KESMEYİN. Çocuklarda ‘2 yaş sendromu’nda ağlama krizlerine ve öfke patlamalarına alan açmak, bir başka 2yaş altı bebekler için hava yolu şirketleri ücret talep etmiyor. Ama eğer bebeğiniz 2 yaşından küçükse ve ona bilet almadıysanız kucağınızda seyahat etmek zorunda kalıyor. Yalnız ve yardımsız, ağlama krizleri ve gaz sancılarından dolayı tam bir kabusa dönüşmüştü. Dönüş yolculuğumuzda ise önceden Korkmayın gözünüz aydın nur topu gibi 2 yaş sendromunuz var artık. :) Nedir bu 2 yaş sendromu? Sendromlu çocuk ne yapar? Ağlama krizleri. Ne için olduğunu anlayamadığınız şeylere bağıra bağıra ağlar. Sakinliğinizi koruyun ve ona "ağlama sus ne var da ağlıyorsun?" gibi cümleler kurmayın. Bırakın kendisi sussun. 25 yaş sendromu mağdurları ağlama krizlerine tutulan, sözü yerine gelene kadar talebini tekrarlamaktan bıkmayan organizma ancak “akıl”la henüz yeni tanışma evresinde olan bir canlı olabilir. Son tahlilde, karşınızdaki iletişim kurabileceğiniz bir kişi olduğunda, onu ikna etmeye çalışır veya uzlaşmaya Huysuzlukkrizleri genellikle 18 ay ile 3 yaş arasında yoğun bir şekilde yaşanır, 5- 6 yaş gibi de artık gitgide azalmaya başlar. Huysuzluk Krizleri Hakkında Bilinmesi Gereken Gerçekler. Huysuzluk krizlerinde en rahatlıkla görülen duygu öfke olsa da, panik ya da hayal kırıklığı gibi başka duygular da krizlere eşlik eder. Bunlar * Okuma bozukluğu (Disleksi): Çocuk gördüğü harflere doğru sesleri vermekte zorlanır. * Yazma bozukluğu (Disgrafi): Çocuk, yazmak istediklerini doğru harflere ve harf sıralamalarına dönüştürmekte zorlanır. * Aritmetik bozukluk (Diskalküli): Çocuk, sayı kavramlarını öğrenmede, işlem yapmada veya problem 2evre: Kişinin kaybını daha yoğun yaşadığı evredir. Ağlama krizleri, öfke, korku, anlamsız heyecan, dikkatini toplamada zorluk çeker, her zaman için ilgi duyduğu yapmayan zevk aldığı şeyleri yapmaya karşı isteksizlik hâkimdir. Özlem duygularının ağır bastığı ve ölen kisinin arandığı evredir. m8Q7tM. Sitemizde daha önce anket bölümü varı hatırlarsanız. Oradaki anket yorumlarından biri ve sorusu aşağıda. Soru şöyleydi 2,5- 3 yaş civarındaki çocuğunuz sözünüzü dinlemiyor. Kendi isteklerini yaptırmak için ağlıyor, diretiyor. Ne yaparsınız? Bebek doğumuyla birlikte duygularını göstermeye başlar. Yeni doğan bebek , ilk duygusal tepkisini ağlama ile gösterir. Bebeklerin gösterdiği duygusal tepkilerin iki nedeni bulunmaktadır. Bu nedenlerden biri , bebeğin istek ve gereksinimlerinin doyurulması , diğeri ise istek ve gereksinimlerin engellenmesidir. İstek ve gereksinimler karşılanıp doyurulduğunda genel bir mutluluk ve memnuniyet duygusu ifade edecek şekilde gülümser. İstekleri geciktirildiğinde ya da engellendiğinde mutsuzluğunu ve şikayetini ağlayarak göstermektedir. Yani bu ağlama davranışı bebeklik döneminde en sık rastladığımız en çok gözlemlediğimiz davranıştır. Bebek büyüdükçe dili ve toplumsallığı arttıkça isteklerini sözle ifadeye biz anne babaları çaresizliğimizden kurtaran bir can simididir. Dili gelişen bir çocuk isteklerini rahatça belirtir , söyler. Bu sefer de biz büyüklerin çocukların bu isteklerine bir sınır koyma , çocukları sınırlarla tanıştırma vaktidir. 2,5 -3 yaşları, çocukların istekleri konusunda direnç gösterdikleri inatlaştıkları bir dönemdir. Bu dönemde anne babalar çocukların her isteğine karşı çıkmamak yada her istediğini yerine getirmemek arasındaki dengeyi kendileri kurmakla görevlidir. Bu konuda herkes şu soruyu sorabilir Çocuğumun bu konudaki isteği makul bir istek midir? Bu isteğin karşılanmasının sonuçları neler olabilir? Bu konuda çocuğun yerine kendimizi koymak onun bakışıyla olaylara bakmak da etkilidir. Çocuğun istediği direndiği şeyin bir yetişkinin gözünde bir anlamı olmayabilir, ama bir çocuk için o şey çok değerlidir. Çocuk her istediği olmadığında buna direniyor sürekli tepinip ağlıyorsa istediğini bu şekilde yaptırmaya çalışıyordur. Çocuk da bu isteği elde etmek için anne babaların, karşısında fazla kararlı olamadıkları ağlama davranışına başvuruyordur. Öfke nöbetleri denilen duruma her istediği yapılan çocuklarda daha sık rastlanmaktadır. Öfke, çocuğun her istediğini elde etmesi ve engellenme eşiğinin çok düşük olması ile ilgilidir. Çocuklar engellenme duygusu yaşamadıkları için en küçük bir engellenme duygusu ile ciddi krizlere girebilirler. Öfke nöbeti yaşayan çocukların öfkeyi alışkanlık haline getirmesi ve bunu bir ilişki şekli haline getirmesi engellenebilir. Eğer onun dikkatini başka bir şeye çekiyorsanız ona çalışınız ama onun bu davranışla isteğini elde etmesine izin vermeyiniz. Öfke nöbetleri bir huzursuzluk oluşturduğundan bizde de hemen bir öfke uyandırır. Anne babanın sakin davranması bu problemin aşılmasında çok önemli bir adımdır. Çocuğa belli ölçülerde engellenme duygusunun yaşatılması, isteklerinin engellenmesi karşısında toleransını geliştirecektir. Öfke nöbetlerini sık yaşayan çocukların stresini azaltmak için onlarla daha çok vakit geçirme, onlara uygun faaliyetlerle meşgul etme, arkadaş ve sosyal ilişkilerini destekleme, sık sık sevgi mesajı verme gibi uygulamalar yapılabilir. Psikolog Betül Sırma Aniden oluşan öfke patlamaları, kendi dediğini yaptırma konusunda inatlaşmalar, her şeye hayır’ demeler, kendini yerden yere atmalar, durdurulamayan ağlama krizleri, çok hızlı değişen duygu geçişleri… Oyuncak için ağlama krizleri yaşarken bir anda başka bir şeye yönelerek susmak… Hiç beklenmedik bir şeye yoğun öfke krizleriyle karşılık vermek… 06 Haziran 2022 Pazartesi 1641 Aniden oluşan öfke patlamaları, kendi dediğini yaptırma konusunda inatlaşmalar, her şeye hayır’ demeler, kendini yerden yere atmalar, durdurulamayan ağlama krizleri, çok hızlı değişen duygu geçişleri… Oyuncak için ağlama krizleri yaşarken bir anda başka bir şeye yönelerek susmak… Hiç beklenmedik bir şeye yoğun öfke krizleriyle karşılık vermek… Ebeveynleri oldukça yoran ve kaygıya sürükleyebilen bu davranışlar, çocukların bebeklikten çıkıp kendilerini birey olarak kabul ettirmeye çalıştıkları 2 yaş sendromu’nun tipik belirtilerini oluşturuyor. Bu dönemde kişiliklerini ispat etmek isteyen çocuklar inatçı ve saldırgan tavırlar sergileyebiliyor, ebeveynleriyle zıtlaşabiliyorlar. Gelişimsel olarak 18 ayda başlayan ve 36 aya kadar devam eden 2 yaş sendromu’ her çocukta görülse de aynı şiddette seyretmiyor. Bunun nedeni ise her çocuğun mizaç olarak farklı olmalarının yanı sıra ebeveynlerinin da farklı tutumlar sergilemeleri. Acıbadem Dr. Şinasi Can Kadıköy Hastanesi Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, çocuklarda 2 yaş sendromu’nun ebeveynler tarafından dikkatle yönetilmesi gereken önemli bir süreç olduğunu belirterek, “Sendrom adıyla duyduğumuz bu süreç aslında bebeklikten çocukluğa geçişin yansımasıdır ve özerkleşme çabasıyla çok sağlıklı bir gelişimin parçasıdır. 2 yaş sendromu’nu ergenlikten önceki ilk bireyselleşme süreci olarak da nitelendirebiliriz. Ebeveynlere itiraz etmeden de onlardan ayrışmak, bireyselleşmek mümkün değildir. Çocuğun ağlaması, öfkelenmesi veya inatlaşması değil anne ile babanın verdiği davranışsal tepkiler süreci daha zorlayıcı hale getirebiliyor. Çocuklardaki bu süreci rekabet ve güç savaşına dönüştürmemek gerekiyor. Aksi halde çocuğun bireyselleşme süreci sekteye uğrayabiliyor ve çocuk ebeveynlerinin sevgisini kaybetmemek için bebeksi pozisyonda kalma çabasına girebiliyor.” diyor. ÖFKE PATLAMALARINI YARIDA KESMEYİN Çocuklarda 2 yaş sendromu’nda ağlama krizlerine ve öfke patlamalarına alan açmak, bir başka deyişle içinden gelen yoğun duyguyu dışarı yansıtabilmesine gerek ağlama gerek bedensel tepkilerle izin vermek ve bu duyguları kesmemek çok önemli. Zira, dışarı yansıtılamayan duygular kaybolmuyor, aksine bastırıldıkları için psikosomatik olarak beden üzerinden ifade yolu buluyorlar. Bu duyguları yaşadığında sakinleşinceye dek yanında beklemeniz, ona iyi geliyorsa sarılmanız, tıpkı bebeklik dönemlerinde yaptığınız gibi hımm hımm’ gibi yumuşak bir ses tonu ile sürecine eşlik etmeniz, hiçbirini istemiyorsa sessizce beklemeniz sağlıklı olacaktır. KÜSMEYİN, ODASINA YOLLAMAYIN “Ağlama krizlerinde çocuğa küsmek, onu odaya yollamak ve bağırmak kesinlikle olmasını istemediğimiz tepkilerdir” uyarısında bulunan Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, bunun nedenini şöyle açıklıyor “Çocuğu yalnızlaştırarak sakinleşmeye zorlamak ileride güvensiz hisseden ve zor zamanlarında yardım isteyemeyen birey olmasına sebep olabiliyor. Dolayısıyla sakinleşinceye dek yanında kalmanız bu anlamda önemli olacaktır.” İNAT EDİYORSA, SEÇENEK SUNUN Bu dönemde çocuğunuzun tepkilerinin arkasındaki duyguyu yakalayabilmeniz büyük önem taşıyor. Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, 2 yaş sürecinin çocukların sınır algısının oluşmaya başladığı bir dönem olduğunu belirterek, şöyle devam ediyor “Anne ve baba olarak ne çok serbest olmalı ne de çok katı durmalısınız. Çocuğunuza seçenek sunarak, kararı o veriyormuş gibi hissettirmeniz kişilik gelişimine fayda sağlayacaktır. Bunun yanında seçenek sunulamayacak bir durum ise yaşadığı hayal kırıklığına eşlik etmeniz yeterli olacaktır. Çocuğunuz yediği yemeye itiraz edebilir ya da sizin seçtiğiniz pijamayı giymek istemiyor olabilir. Böylesi anlarda onun sınırlarına bir adım geri çekilerek alan açmanız gerekiyor. Bunu şimdi yemek istemiyorsun, ben yanlış anlamışım’ diyerek birkaç saat sonra yemek teklif edebilirsiniz. Giymek istemediği pijama yerine makul bir şeyler giymesi için seçenek sunabilirsiniz” “BENİ ÜZÜYORSUN, CANIMI ACITTIN” DEMEYİN Çocuğunuzun vurma davranışı varsa, canımı acıttın’, bak beni üzüyorsun’ gibi cümleleri kesinlikle sarf etmeyin. Zira, bu tür söylemlerin çocukta suçluluk hissinin artmasına neden olacağına işaret eden Uzman Klinik Psikolog Mine Şahbaz, “Suçlanan çocuk da bu davranış döngüsünü devam ettirme eğiliminde olacaktır. Bunların aksine çocuğunuz size vurduğunda durdurmalı ve bana vuramazsın, birbirimize vuramayız’ cümleleriyle bunu size yapmaması gerektiğini hatırlatmalısınız. Sizin yıkılmadan, ona suçluluk hissettirmeden olumsuz tepkilerini göğüslüyor oluşunuz, bu süreci daha sağlıklı geçirmesine büyük katkı sağlayacaktır. Bana değil yastığa vurabilirsin, topa vurabilirsin’ gibi sonrasında yönlendirmeler yapabilirsiniz. Onun size kızdığını ve bu sebeple böyle davrandığını, bunu gördüğünüzü ama çözümün vurarak olmaması gerektiğini kriz anlarından sonra çocuğunuza söyleyebilirsiniz.” bilgisini veriyor. BİRLİKTE OYUN OYNAYIN Evinizde duyusal oyunları ve oyuncakları arttırmanız, çocuğunuzun sakinleşmesini kolaylaştıracaktır. Hamurlar, su oyunları, yumuşak toplar ve sesli müzik aletleri gibi bedenden gelen zorlayıcı duyguları boşaltabileceği bir alan yaratmanız, gün içinde yaşadığı stresi oyuncaklar aracılığıyla bırakmasını sağlayacaktır. Bedensel hareketli oyunları ev içinde çocuğunuzla birlikte oynayarak onun işbirliğine daha açık hale gelmesini sağlayabilirsiniz. haber 86307 false Üye Girişi * Fotoğrafdakiler kızlarım Maya ve Erin, 2 yaşına yaklaşırken, yıl 2007. “2 Yaş Sendromu” olarak bilinen ve bu yaştaki çocukların 1,5-3 yaş arası dönem, ebeveynler arasında talepkar, inatçı, agresif olarak tanımlandığı bu durum, aslında bir sorun veya sendrom olmaktan ziyade biz ebeveynlerin çocuklarımızın bu dönemdeki dünyasını ve gelişim ihtiyaçlarını net anlayamamamızdan kaynaklanıyor genelde. İyi haber, biz ebeveynler olarak çocuğun dünyasına girip onun neyi neden yaptığını daha iyi anladığımız zaman, hem sabrımız ve anlayışımız artıyor, hem de kendi yaratıcılığımızı ve iç güdülerimizi kullanarak sorunlara çok daha kolay çözüm üretebiliyoruz. Dönemin genel özellikleri Çocuk kendi yeterliliklerini ve becerilerini sergilemekte ısrar eder çünkü bu onun için “bu dünyada artık ben de varım” demenin bir şeklidir, kendi kimliği ile ilgili farkındalığın arttığı bir süreçtir. Mümkün olduğunca bağımsız hareket etmek ve birçok şeyi tek başına yapmak ister. İki ekstrem uçta yaşar. Bu büyüme sürecinin bir parçasıdır. Bir an dışa dönük ve aktifken, diğer bir an utangaç olabilir. Ya da kendisinin tek başına yapmasının zor olduğu birşeyi tek başına yapmak isterken, tam tersi kendisinin yapabileceği şeyleri sizin yapmanızı isteyebilir. Bir an kendisi yemek ister, başka bir an yedirilmek ister. Arkadaşının oyuncağını elinden alır, ama sonra hemen ilgisini kaybeder. Bu onun için bir kararsızlık dönemidir. Seçim yapmakta zorlanır, ve sık sık fikrini değiştirir. İnatçı, emredici ve talepkar olur. Ama bu kendinden emin olduğu için değil, tam tersi güvensiz hissettiği içindir. Dünyanın ne kadar büyük ve kendisinin ne kadar küçük olduğunu farketmeye başlar, bu da onu korkutur. Eğer, dünyanın anne ve babasından oluşan küçük bir kısmını bile kontrol edebilir ya da yönetebilirse, kendisini daha güvenli hissedeceğine inanır. Zaman kavramı gelişmemiştir, şu anda yaşar. Gelecek onun için birşey ifade etmez. “5 dakika sonra” demenin hiçbir anlamı yoktur onun için. Dolayısıyla birşey istediği zaman, onu şimdi istiyordur. Olmaması büyük hayal kırıklığı yaratır. Meraklı ve tezcanlıdır. Çevresini keşfetmeyi çok sever ama her istediğinin her yapılamayacağı fikrine alışana kadar çatışmalar yaşanır. Özellikle 2,5 – 3 yaş arası daha kolay yoruluyor olabilir. Daha çabuk uykusu gelebilir veya daha fazla kucakta taşınmak isteyebilir. Diğer çocuklarla oynamaktan daha çok keyif alır ama hala oyuncaklarını paylaşmak istemeyebilir. Zaten bu dönem hala beraber oynamak yerine, yanyana –paralel- oyun oynama dönemidir. Hayal ile gerçeği ayırmada sorunu vardır. Rüyalar gerçek görünür, canavarlar gerçekten yatağın altında yaşıyor gibidir. 3 yaşına kadar çocukların duygusal sağ beyin yarım küreleri egemendir. Dolayısıyla mantık, sorumluluk ve zaman kavramı onlar için pek söz konusu değildir. Dolayısıyla bu dönemde kendilerini çok kolay kaybedip, güçlü duygusal tepkiler verirler; yoğun ağlama krizleri, öfke nöbetleri, istediği şeyleri ağlayarak, vurarak, tekmeleyerek elde etmeye çalışmak gibi. Bu saldırganlık ve agresiflik değildir aslında. Henüz duygularını regüle etme becerisine sahip değildir ve ihtiyaçlarını karşılamak için bildiği tek yol da bunlardır. İşte size bu dönemde çocuğunuzunla daha uyumlu ve keyifli bir ilişkiniz olmasını sağlayacak 10 ipucu 1. Bağımsızlığını desteklemek Bağımsızlığını, mümkün olduğunca çok kendi başına birşeyler yapmasını destekleyin ve temel becerilerini geliştirmesine yardımcı olun. “Daha küçüksün yapamazsın” demek yerine yapabileceği birşeyler bulun. Biliyorum onun çorabını kendi kendine giymesi 15 dakika alırken, belki siz 10 saniyede giydirebilirsiniz. Ne kadar yoğunsunuz ve birçok sorumluluğunuz var onu da biliyorum. Ama bunu bir yatırım olarak görün ve günlük programınızı buna zaman ayırabilecek şekilde planlamaya çalışın. Ona bol bol zaman verin. Aslında onu ne kadar acele ettirirseniz, iş o kadar uzun sürecektir. Eger sabırsızlığını ve onu hızlandırmaya çalıştığınızı hissederse, daha da ağırdan almaya başlayacaktır. Çocuğa kendi becerilerini geliştirme zamanını ve pratik şansını vermek aslında hem onun kendini daha özgüvenli hissederek daha uyumlu olmasına, hem de büyüdükçe birçok şeyi tamamiyle kendi yaparak hayatınızın kolaylaşmasına neden olacak. Özellikle kendi kendine yemek yemeyi öğrenmesi bence bu dönemin en önemli becerilerinden biri. Lütfen ona bu şansı verin. Sonunda siz de kazançlı çıkacaksınız. 2. Rutin ve düzenli bir hayat Rutin ve düzenli bir hayat her yaşta çocuk için önemli ama özellikle bu dönemde daha da kritik çünkü bu yaş dönemindeki çocuk tekrarı, herşeyin aynı zamanda ve aynı yerde olmasını çok sever. Bu ona güven verir ve birçok potansiyel öfke nöbetini engeller. Mümkün olduğunca hergün aynı yemek, oyun ve uyku saatleri ve örneğin uyku öncesi rutininde aynı sırada aynı şeylerin yapılması, sabah uyanınca yuvaya hazırlanırken yine aynı sıranın takip edilmesi onun daha fazla işbirliği yapmasını, sizin de işinizin kolaylaşmasını sağlar. Ayrıca düzenli bir hayatı olan çocuğun uykusuzluk, yorgunluk ve açlık gibi fiziksel nedenlerle öfke krizleri yaşama ihtimali daha düşüktür. 3. Duygularını ifade etmeyi öğretmek Bu yaş dönemi hala kendisini ifade etmekte zorlandığı bir dönem, bu da öfke krizlerinin en temel nedenlerinden biri. Bunu engellemek için ona yapabileceğiniz en büyük iyilik, ona duygularını ifade etmeyi öğretmek ve duygularını görmezden gelmek yerine onaylamak. Ama bunun için önce sizin çocuğunuzu sadece pozitif değil bütün duygularıyla kabul ediyor olmanız gerekir. Yani “bunda üzülecek, kızacak ne var, bebek gibi davranıyorsun, ya da erkek adam ağlamaz” gibi yaklaşımlar yerine “kızgın görünüyorsun, şu an parka gidemediğimiz için kızdın değil mi?” veya “en sevdiğin elbisen leke olduğu için şu an onu giyemiyorsun, üzgün olduğunu biliyorum” gibi yönlendirmelerle, zaman içinde o da duygularını ve kendini daha iyi ifade edebilecek, bu da duygularını daha rahat kontrol etmesini ve size güvenmesini sağlayacaktır. 4. Az mümkünse hiç televizyon, bol bol oyun ve hareket Televizyon, ipad ve bilgisayar oyunları, özellikle 3 yaşından küçük çocukların sadece beyin gelişim potansiyelini engellemekle kalmayıp, davranışları üzerinde de olumsuz etki yaratıyor. Ekran önünde uzun zaman geçirildiğinde çocuğun mantık ve düşünme becerilerini kontrol eden korteks tembelleşirken, reaksiyonel alt beyin hiperaktif hale geliyor. Ayrıca çocuk ekran önünde uzun süre hareket etmeden durduğu zaman, sonrasında bir enerji patlaması yaşıyor, hareket etme ihtiyacı duyuyor, ama aile “dur, yapma, otur” gibi komutlarla hareketini engellediği zaman enerjisini atamamış olan çocuk hassas ve tepkisel hale geliyor. Çocuğun ekran önünde geçirdiği uzun zamanlar, oyun zamanını, dil gelişimini, dolayısıyla kendini ifade becerisini ve yaratıcılığının gelişmesini engelliyor. Bu dönemde çocuğa ne kadar çok hareket etme, oyun oynama, keşfetme, deneme, konuşma, 3 boyutlu dünya ve doğa ile iç içe olma fırsatı yaratırsanız, davranışlarında o kadar fazla uyum göreceksiniz. 5. Sık sık bağlantı kurmak Çocuklarımızın günlük hayattaki sorumlukları bazen aramızdaki bağın zayıflamasına, eğlendiğimiz ve birbirimizin keyfini çıkardığımız zamanların azalmasına sebep olur. İlişkimiz biz fark etmeden çoğunlukla “şunu yap, bunu yapma” şeklinde komut ve isteklerden ibaret hale gelir. İşte çocuklarımızın en olumsuz davranışları da bu kopukluklarla beraber tetiklenir. Tüm günlük sorumluluklarımızla beraber, bu özel sevgi bağını da güçlü tutmak için onlarla özel ve kaliteli zaman geçirmek çok önemli. Kaliteli zaman illa da çok uzun saatler geçirmek anlamına gelmiyor, o beraber geçirdiğiniz süre içinde ilginizi tamamen ona vermek anlamına geliyor. Ya da bazen 1 saniyelik sevgi dolu bir bakış, 1 dakikalık sıkı sıkı sarılmak, 10 dakika beraber kitap okumak, veya sevdiğiniz bir şarkıda beraber dans etmek kadar kısa ve basit eğlenceler bile çocuğunuzla olan bağınızın güçlü kalmasını sağlayacak ve onun da sizden bu özel ilgiyi almak için farklı tepkisel davranışlara girmesine gerek kalmayacaktır. Size bir ipucu daha; ondan birşey yapmasını istemeden önce onunla bağlantı kurarsanız, yani göz hizasına inmek, gözlerine bakmak, belki bir öpücük veya sevgi sözcüğü ile ilgisini çekerseniz, ardından talebinize uyum sağlama ihtimali daha yüksek olur. 6. Seçim hakkı vermek Seçim hakkı olan çocuk kendini güçlü hisseder. Ama bu yaş döneminde kararsızlık hat safhada olduğu için en fazla iki seçenek verin. Ayrıca seçenek vererek, o farkında bile olmadan, ona daha fazla istediğiniz şeyleri yaptırmanız mümkün. “Mavi pantolonu mu istiyorsun, kırmızıyı mı?”, “Önce çorabını mı giymek istiyorsun, pantolonunu mu?”, “Brokoli mi istiyorsun, havuç mu?”. Ya da paltosunu giydirmek istiyorsunuz ama direniyorsa “Önce sağ kolunu mu sokmak istersin, sol kolunu mu? diye sorarak ilgisini çekebilirsiniz. Genelde en son söylendiği için, ikinci seçeneği seçme şansları daha fazla olur, o yüzden tercih ettiğinizi ikinci seçenek olarak sorabilirsiniz. 7. Sınır çizmek Çocuğunuzun kendini güvende hissetmesi için belli sınırlar içinde büyümeye ve yeri geldiğinde “hayır” kelimesini duymaya ihtiyacı var. Ama sınır çizmenin de bazı taktikleri var. Sınır koymadan önce, isteğini anladığınızı ifade edin ve duygularını onaylayın.“Biliyorum şu anda o çikolatayı yemeyi çok istiyorsun, çok seviyorsun değil mi? Ama şu an yemek zamanı, yemekden sonra yiyebilirsin”. Veya kırılabilecek bir eşyaya dokunmak istiyor “hayır dokunma” demek yerine oynayacağı başka birşey bulup “Bu oynamak için değil, ama şununla oynayabilirsin” diye yerine başka bir alternatif vermek daha az tepki vermesini sağlayabilir. Ve şimdi en önemlisi, bunların da işe yaramadığı, ağlama ve öfke krizine girdiği durumlarda ki bol bol olacak, sakinliğinizi koruyup, ona sarılın, ya da başını okşayın, yanında olun, sevgi gösterin, duygularını ona geri yansıtın. “Şu an çikolatayı yiyemediğin için çok kızdın biliyorum, gerçekten yemek istiyorsun, hayal kırıklığına uğradın”. Sakinleşene kadar buna devam edin. Ama kesinlikle istediğine boyun eğmeyin. Çocuğunuzun bundan alacağı mesaj ailenizde belli kurallar ve sınırlar olduğu, bunlardan ödün vermeyeceğiniz, ama çocuğunuz bu yüzden hayal kırıklığı yaşarken de, bu zor anında onun yanında olacağınız. Bu davranışları görmezden gelmek ve ilgi göstermemek eski ekol ebeveynlik. Duygusal zekası yüksek bir çocuk yetiştirmek istiyorsanız çocuğunuzun hiç bir duygusunu görmemezlikten gelmeyin. Öfke nöbeti, ağlama ve kriz anında ondan mantık beklemek, ona mantıklı açıklamalar yapmak, disiplin vermek ve bir ders öğretmeye çalışmak ancak durumu daha kötü yapar. Yanında olarak sabırla ağlamasının bitmesini ve sakinleşmesini bekleyin, gerekirse sonrasında ondan beklediğiniz davranışı kısa ve öz olarak tekrar anlatın. 8. Takdir etmek Ebeveynler olarak çocuklarımıza en çok ilgiyi olumsuz davranışlarda bulunduklarında veriyoruz aslında. Çocukların aksi davranışlarının en büyük nedeni de bu. Mesela sessiz sakin oturmuş oynayan bir çocuğu “aferim sana, ne güzel tek başına oynuyorsun, benim de bu arada yemeği pişirmeye zamanım oldu, teşekkür ederim kızım” demek pek aklımıza gelmez. Sonra çocuk bakar ki, pozitif davranış ona pek ilgi alaka getirmiyor, başlar bir bahane ile sorun çıkarmaya ve işte o zaman negatif de olsa bir çeşit ilgi görmüş olur. Leyla Navaro çok güzel söylüyor; “Çocuğun birşeyi yapamadığı, beceremediği zamanlarda hemen olumsuz eleştiride bulunup olumsuz tepki vermek yerine, onun davranışlarını ve çabasını desteklemek gerekir.” Böylece olumlu davranışlar artarken, olumsuz davranışlar azalır. 9. Takım olmak Bu dönemde çocuk, anne babayı birbirine düşürerek hedefine ulaşmak için onları manipule eder. O anda kim müsait değilse, ondan ilgi ister. Mesela baba yardım ederken, anne yapsın diyebilir, bu da babanın duygularının incinmesine neden olabilir veya tersi. Ama bunu kişisel almayın, çünkü o anda kim müsait değilse özellikle ondan yardım ister. Herkes müsaitse de, kendisi yapmak ister. Ama en zorlu zamanlarında genelde yine de anneyi tercih eder. Anne baba olarak, çocuğun hangi davranışlarına karşı nasıl yaklaşacağınız konusunda önceden konuşup ortak bir noktaya varırsanız ve ortak hareket ederseniz, çocuk sizi bir takım olarak görecek, hem size olan güveni artacak, hem de manipulasyon çabaları zamanla azalacaktır. 10. Örnek olmak Bu dönem çocuğun herşeyi ve herkesi taklit ettiği dönem. Sürekli sizi izliyor ve örnek alıyor. Çocukta görmek istediğiniz davranışları kendiniz sergiledikçe, bu davranışları onda daha çok göreceksiniz. Öfke nöbetlerinde sakin kalmayı başardığınız zaman sakinliğinizi, bağırdığınız zaman bunu örnek alacaktır. Sakin ve sabırlı ebeveyn olmanın temelinde de, hem bireysel hem de çift olarak kendi ihtiyaçlarınızı karşılamak için kendinize zaman ayırmak var. Arada sırada da olsa çocuğunuzdan ayrı zaman geçirmek, kendi ihtiyaçlarınıza odaklanmak ve deşarj olmak, zor anlarda çocuğunuzuna karşı sabrınızı yüksek tutmanıza yardımcı olacaktır. Yine bu yaş dönemi ile ilgili 1 – 3 Yaş Arası Çocuğunuzla Keyifli Ebeveynlik İçin 5 Önemli İpucu yazım da size farklı ipuçları verebilir. Umarım faydası olur. Sevgilerimle Ahu Tükel Pediatrik Uyku ve Ebeveyn Koçu Mutlu Çocukların 10 Vazgeçilmez İhtiyacı ÜCRETSİZ EĞİTİM SERİSİNE aşağıdaki resme tıklayıp kayıt olmanızı da çok isterim. Ebeveynlik yolculuğu uzun bir yolculuk ve bu eğitim serisi size çocuğunuzun sağlıklı gelişimi ve daha keyifli ebeveynlik konusunda şimdiden çok yardımcı olmaya başlayacaktır. Eskişehir Özel Ümit Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikoloğu Mustafa Arı, okul öncesi dönemde çocuklarda görülen ağlama krizleri ve öfke nöbetleri konularında açıklamalarda bulundu. Eskişehir Özel Ümit Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikoloğu Mustafa Arı, okul öncesi dönemde çocuklarda görülen ağlama krizleri ve öfke nöbetleri konularında açıklamalarda bulundu. Çocukların bu dönemde ebeveynlerine karşı, istedikleri her şeyi ağlayarak yaptırma eğiliminde olmasının nedenlerini de açıklayan Arı, "Bu çok sık karşılaşılan bir problem. Bir çocuk doğduğu andan itibaren ağlıyor. Acıktığında, rahatsızlandığında, tuvaleti geldiğinde bunu ağlayarak dile getiriyor. Aslında biz bunu alarm olarak kafamızda kodlamalıyız. Çocuk ağladığında, ailesi tarafından beklentisinin karşılandığını görerek, kendi için bir öğrenme geliştirmiş oluyor. Ben ağlarsam sonucunda bir yardım görürüm, sorunum giderilir ve istediğimi elde ederim düşüncesini geliştiriyor. Bu çok normal ve doğal bir şey. 2 yaşından itibaren konuşmaya başlayan çocuğun artık zamanla ağlayarak değil konuşarak kendisini ifade etmesi gerekiyor; fakat konuşma becerisini de tam olarak kullanmadığı için her şeyi ağlayarak yapmaya başlıyor ve istediği şey olmadığında öfke nöbetleri geçiriyor." diye anlattı. Kreş için en uygun yaş 40 ay Çocuklarda kreşe başlamak için en uygun dönemin 40 ay olduğunun altını çizen Psikolog Mustafa Arı, sözlerini şöyle sürdürdü "Burada çocuğun belli becerileri kazanmış olması bize kreşe hazır olup olmadığı konusunda işaretler verir. Bunlardan en önemlisi tuvalet alışkanlığıdır. Bu alışkanlığı elde eden bir çocuk ilk aşamayı geçmiş demektir. İkinci konu ise konuşabilme becerisidir. Kendisini ifade edebiliyorsa bu sosyalleşebilmesi açısından çok önemlidir. Ve üçüncü faktör de çocuk artık evde kaliteli vakit geçiremiyorsa kreşe gitmesi daha iyi olacaktır." Kreşe adaptasyon erkenden yapılmalı Çocukların kreşe başlarken huzursuzluk yaşamasının normal olduğunu, bunun onlar için güvenli alandan ayrılmaları sonucunda yaşadıkları bir kaygının yansıması olduğunun altını çizen Arı, " Bu kaygıyı atlatmak biraz zaman alan bir şey. Burada süreci iyi yönetmek çok önemli. Aileler tarafından çocuklara kreşin nasıl bir yer olduğu, orada neler yaşayacağı, neler yapacağı, kimlerin olacağı gibi bilgilerin verilmesi bu sürecin daha sağlıklı atlatılmasında önem taşıyor. Bir kreş tanıtım videosunun izletilmesi bile büyük kolaylık sağlıyor. Çocuğun kreşteki ilk günlerinde o ortama alışana kadar kısa bir süreliğine aile fertlerinden birinin yanında olmasını da biz uygun görüyoruz. Çocuklar ortalama 2 haftada yeni ortama alışıyorlar. Eğer çocuk bir ay sonra bile hala gitmek istemiyorsa bir uzmana başvurulması gerekiyor" dedi. Çocuğun davranışları takip edilmeli Kimi çocuklarda kreşe adaptasyon sürecinin çok uzun sürdüğünü de hatırlatan Arı, bu durum karşısında ailelerin dikkatli davranmaları gerektiği konusunda uyardı. Yeme bozukluğu, yüksek sese karşı tepkimeler, davranışlarda görülen farklılaşma gibi değişkenliklerin çocuğun aileye sunduğu bir yardım çağrısı olabileceğini belirten Arı, şöyle konuştu “Belki de çocuğun verildiği kreş ve kurum o çocuk için uygun değildir, ya da doğru yer değildir. Çocuk yakından takip edilmeli. Çocuğun 2 hafta ya da bir ay sonra bile isteksiz davranması, alışamaması, mutsuz olması adaptasyonla alakalı değil başka sorunlardan kaynaklı olabilir. Aile çocuğunu çok iyi tanımalı. Böylece farklılıklar daha kolay fark edilebilir. Bu durumda aile bir uzmandan yardım almalıdır." Güven ilişkisi kurulmalı Kreşe ya da okula gitmek istemeyen çocuklara karşı ailelerin tutumlarına ilişkin de önerilerde bulunan Mustafa Arı, konuya şu şekilde açıklık getirdi "İnsan sosyal bir varlıktır, belli dönemlerde belli aşamalarda farklı belli eğitimleri almalıdır. Çocuklar da belli bir yaşa geldiklerinde artık aileleri ve evleri dışındaki dünyayı tanımaya, öğrenmeye ve sosyalleşmeye gereksinim duyar. Çocuk bunun farkında değildir ama aile farkındadır. Ben gitmek istemiyorum’ diyen bir çocuğa tamam gitme’ demeyi ben sağlıklı bulmuyorum. Çünkü ileri yaşlarda bu çocuklarda uyum sağlama ve el becerileri gelişimin gibi konularda sorunlar yaşanmaya başlanıyor. Ailenin çocukla ilişkisi güvene dayalı olmalı. Güven ilişkisi olmayan çocuklarda çekingenlik ve özgüvende azalma görülüyor." Öğretmen-veli uyumu Çocukların kreş ve okul ortamına adaptasyonunda ve kendilerinin gelişiminde velilerle öğretmenlerin sağlıklı ilişki kurmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Psikolog Mustafa Arı, iki kesim arasındaki uyumun ve başarılı iletişimin çocuk için büyük avantajlar sağlayacağını kaydetti. Paylaşmayı önce evde öğrenmeli Kreşe ve okula başlayan çocuklarda en sık görülen bir diğer sorunun paylaşmaya kapalılık-paylaşamama olduğunun altını çizen Arı, paylaşmayı öğrenmenin kreşte değil önce evde başlaması gerektiğini söyledi. Yaşının gerekliliklerini yerine getirecek sorumlulukların aile tarafından erken yaştan itibaren çocuğa verilerek paylaşma duygusunun geliştirilebileceğini belirten Arı, verilen her bir sorumluluğun, çocuğun bilinçaltında sosyalleşmeye yönelik bir adım olduğunu da sözlerine ekledi. Ağlama krizinde göz temasından kaçının Ağlama krizine giren bir çocuğa karşı panikle yaklaşımdan ya da sırf susması için çocuğun istediğini ona sunmaktan kaçınılması gerektiğine de vurgu yapan Arı, ebeveynleri sakinliğe davet etti. Özellikle de bu esnada çocukla göz temasından kaçınılması gerektiğini çünkü çocuğun bu esnada anne ve babasını duygusal açıdan ele geçirdiğini belirten Arı, "Çocuklarda davranışın pekiştirilmesi çok önemli. Bizim bu ağlama davranışını söndürmemiz gerekiyor. Çocuk ağlamayı kestiği an hemen onu ödüllendirmeliyiz. ’Anneciğim, babacığım aferin bak ağlamayı bıraktın. Al bakalım ödülün. Hadi şimdi ne istediğini bana güzelce ağlamadan söyle’ dediğimizde çocuk şunu fark edecek; ’ Ben ağlamayı kesince ve sakin davranınca takdir gördüm ve onaylandım. Ben artık bunu bir kenara bırakıp konuşarak devam etmeliyim’. Nasıl ağlama yerleşiyorsa, konuşma da yerleşiyor. Sabırla bu süreç aşılabilecektir" şeklinde konuştu.

2 5 yaş ağlama krizleri